Deyim, dil biliminde, kavramları, durumları hoşa giden bir anlatımla ya da özel bir yapı veya söz dizimi içinde belirten ve çoğunlukla gerçek anlamlarından ayrı anlamlara gelen sözcüklerden oluşan kalıplaşmış sözcük topluluğu ya da cümledir. Pazartesi çıkan yazımda deyimlerin anlamı ve hikayesinden bahsetmiştim. Başımız sıkıştığında imdadımıza koşan deyimlerin pek bilinmeyen hikayeleri
Buyurun Cenaze Namazına
(Hiç istenmeyen ama düzeltilmesi de mümkün olmayan bir durumla karşı, karşıya kalmak. Oldu bir kere; yapacak bir şey yok.)
1. Murad zamanında tütün, içki, keyif verici madde yasağı koyar ve yasağa uymayanları şiddetle cezalandırır. Bugünkü Üsküdar civarında bir kahvehanede tütün vs. içildiğini istihbarat alır. Derviş kılığında tebdili kıyafet buraya gider. Selam verir, oturur.
Kahveci yanına gelip; “Baba erenler kahve içer mi” diye sorar.
Padişah “Evet” der.
Kahveci: “Tütün içer misin?”
Padişah: “Hayır”.
Kahveci işkillenir. Tütün içmiyor da ne işi var burada. Zaten padişahın tebdili kıyafet dolaştığı haberleri var. Eli titreye titreye kahveyi götürür.
“Baba erenler ismi hâliniz?
-Murad.
-Peki isimde sultan da var mı?
-Elbette var.
-Baba erenler ismini bağışlar mı?
Deyince kahvecinin bet benizi atar. Zangır zangır titrer ve “Öyleyse buyrun cenaze namazına” der, olduğu yere yığılır. IV. Murad bu lafa çok güler ve kahveciyi bir defalığına affeder.
Kozunu Paylaşmak
(Kişilerin aralarındaki anlaşmazlığı zora başvurarak çözümlemek, sona erdirmek.)
Koz ceviz anlamına gelmektedir. Eskiden Kastamonu iline bağlı iki köy arasında ortak olarak kullanılan bir ceviz bahçesi varmış. Ceviz toplama zamanı gelince bu iki köyün ileri gelenleri tarafından bir gün belirlenir ve iki köy halkı ceviz bahçesinde buluşur cevizleri toplar ve paylaşırlarmış.
Ancak her seferinde haksızlık olduğu ileri sürülerek iki köyün insanları arasında kavga çıkarmış. Hatta zamanla olay öyle bir seviyeye gelmiş ki bu köylerde kavgaya müsait eli sopa tutan delikanlılar koz paylaşma gününden önce günlerce hazırlık yaparlarmış. İşte o zamanlarda bu bölgede yaşayan bir ana oğlunun büyüdüğünü anlatmak için “Benim oğlan, kozunu paylaşacak çağa geldi.” dermiş.
Pabucu Dama Atılmak
(Gözden düşmek. Eskimek.)
Adam bir pabuç almış çarşıdan. Bir ay geçmeden, topuğu düşmesin mi?
Mahkemeye koşmuş hemen. Elindeki pabucu göstererek Kadı’ya:
“Şikâyetçiyim efendim,” demiş, “bir ay bile dayanmadı!”
Kadı:
“Kim yapmış o pabucu?” diye sormuş. “Kimden aldın sen?”
“Kundurali’den,” demiş adam.
Kadı, çağırtmış Kundurali’yi.
“Yaptığın pabuçlardan şikâyet var,” demiş. “Ne diyorsun?”
Kundurali, şikâyet olunan pabucu eline almış, sağına soluna bakmış. Kendisinin olduğunu gösteren bir iz olmadığını görünce: “Benden aldığı nereden belli efendim?” diye kaçamak bir cevap vermiş.
Neyse ki adam pabucu satın alırken bir arkadaşı varmış yanında; tanık olarak onu getirmiş mahkemeye.
Tanığı dinleyen Kadı, vermiş kararını: “Önce pabucun ücreti geri verilsin. Sonra da bu çürük pabuç Kundurali’nin dükkânının çatısına atılsın ki herkes görsün, anlasın o dükkânda nasıl pabuç yapıldığını!”
Kundurali, o günden sonra, “pabucu dama atılan” adam diye anılır olmuş. Bir süre sonra da dükkânını kapatmak zorunda kalmış.
Foyası Meydana Çıkmak
(Kurduğu tuzaklar ve yaptığı hasis hesapların ortaya çıkması, kötülüklerin ortaya çıkması, arkadan çevrilen dolapların kurulan tuzakların ortaya çıkması anlamına gelen bir deyim olarak dilimizde yerleşik halde kullanılmaktadır.)
Kuyumcular yaptıkları yüzük küpe gerdanlık gibi ziynet eşyalarının üzerine mücevherin ışığı daha iyi yansıtması ve parlaklığının artması için FOYA adı verilen bir madde sürerler. Zamanla sürülen bu foya dökülür. Bu duruma foyası çıkmış denilir. Halk arasında yalan söyleyen sahtekarlık yapan kişilerin yalanları ortaya çıktığında “foyası meydana çıktı” şeklinde benzetme yapılması buradan çıkmış.
Başında kavak yeli esmek
Zevk ve eğlence düşkünü olmak, sorumluluk almamak ve umursamamak gibi anlamlar dahilinde başında Kavak Yelleri esmek deyimi öne çıkar. Çok önemli konuları dikkate almayan, önemsemeyen ve umursamayan kişiler adına ön plana çıkar.
Anadolu ve Rumeli kavaklarının şiddetli rüzgarları üzerine söylenmiş bir deyimdir ki, sorumluluk duygusundan uzak gençler, zevk ve eğlence peşinde koşanlar veya zihnini gerçekleşmesi imkansız işlerle meşgul edenler için kullanılmaktadır.