Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) Gıda Komisyonu Üyesi & Emekli Profesör Doktor Fikret Nafi Çoksöyler, “Tüketici, makul fiyat ile güvenli gıdalar istiyor. Üretici, tam hasat anında fiyat dalgalanma ve oyunlarına uğramamak için güvence istiyor” dedi.
Gıda fiyatları dünya genelinde son 5 yılda yüzde 29 artarken, Türkiye’de nominal olarak yüzde 465 yükseldi. Genel enflasyon ile gıda enflasyonu arasındaki fark, her geçen gün daha da açılıyor. Makas aralığının yüksek oranda seyretmesi, birçok kesimin tepki göstermesine de zemin hazırlıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı Ağustos ayı verilerine göre son bir yılda resmi verilere göre TÜFE yüzde 58.9 artarken, aynı dönemde gıda enflasyonu yüzde 72.9 artış gösterdi.
“ESKİ ÜRETİM HEYECANI YOK”
Türkiye’de gıda fiyatları 3 yıldan bu yana her ay yükseliyor. Gıda enflasyonu ile genel enflasyon arasındaki fark da giderek açılıyor. Genel enflasyon ile gıda enflasyonu arasındaki fark yüzde 14’e ulaştı. Enflasyonu, ‘emeklilerin ve sabit ücretli çalışanların gelirini yok eden, buharlaştıran en korkunç ekonomik canavar’ olarak tanımlayan Emekli Profesör Doktor Fikret Nafi Çoksöyler; “Son birkaç yılda ön görülemez biçimde arttı ve azalacağına dair vaat ve temennilerden başka bir şey gözükmüyor” dedi.
“DÜNYADA REKORA DOĞRU GİDİYORUZ”
En ciddi tablonun gıdadaki enflasyonun artış içerisinde olması ile şekillendiğini kaydeden Çoksöyler, “Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) enflasyonun genel ölçütüdür. Gıda enflasyonu ise gıda fiyatlarının Tüketici Fiyat Endeksi’ndeki artışın üzerinde gitmesi olarak tanımlanabilir. Bu durumda dünyada bir rekora doğru gidiyoruz. Gıda enflasyonunun en yüksek olduğu 8-10 ülkenin içinde yer alıyoruz. Diğer ülkeler ise Venezuela, Zimbabwe, Mısır, Surinam gibi ülkelerden oluşmaktadır” diye konuştu.
“MİLYONLARCA TON TAHIL, DEPOLARDA BEKLİYOR”
Enflasyonun üzerinde artan gıda fiyatlarının geldiği noktayı yorumlayan Çoksöyler, “Bunun küresel ve ülkesel boyutları var. Küresel nedenler hepimizin malumu.. Pandemi tüm dünyanın tarımsal üretimine bir balyoz gibi indi. Her kesimi çok ciddi şekilde sarstı. Arkasından dünya tahıl ihracatçılarının başında gelen iki ülke olan Ukrayna ve Rusya arasında savaşı çıktı. Milyonlarca ton tahıl, depolarında bekliyor. Bu iki nedenin dışında var olan iklim değişikliği, dünyanın ısınması ve getirdiği kuraklık, yıllardır artan bir hızla dünya tarımsal üretimini azaltıyor” şeklinde konuştu.
“SABANLARINI BIRAKIP ŞEHİRLERE GÖÇ ETTİLER”
Ülkemizde oluşan tahribat boyutunun, dünya profilinden farklı bir çizgide ilerlemediğine dikkat çeken Çoksöyler, “Türkiye boyutu bundan farklı değil. Pandemi sırasında uygulanan hatalı politikalar nedeniyle çiftini, sabanını bırakanlar, şehirlere göç etti. Önceden üretici iken günümüzde tüketici haline gelen birçok aile var. Ekilemeyen tarlalar da bu nedenle arttı. Zaten ülkemizde verimli tarım alanları, bağlar ve bahçeler bir yandan şehirleşmenin baskısıyla arsaya dönüşüyor, diğer yandan artan maden sahalarının civarında verimsizleşiyor” ifadelerini kaydetti.
“ET İTHALATI, FİYAT BEKLENTİLERİNİN ÖNÜNE GEÇİYOR”
Ekilir dikilir kısımlarda eski üretim heyecanının olmadığına değinen Çoksöyler, şöyle devam etti; “Girdi fiyatları o kadar yüksek ki, çiftçi ‘Ekmesem mi?’ diye düşünüyor. Var olan destekler hem yetersiz hem de ihtiyaç sahiplerine tam ulaşmıyor. Bitkisel üretimde yaşanan sorunların aynısı hayvansal üretimde de yaşanıyor. Artan yem fiyatları karşısında et ve süt üreticisi ise perişan hale geldi. Özellikle et ithalatı, fiyat beklentilerinin önüne geçiyor. Bu süreçte giderek üretimden kopanların sayısı artıyor. Tam hasat anında fiyatta dalgalanma oyunlarına uğramamak için üretici bir güvence, tüketici de makul fiyatla güvenli gıdalar istiyor.”
“SON 20 YILDA ÜRETTİĞİMİZDEN ÇOK TÜKETTİK”
Yaşanan ağır enflasyon karşısında zaten zor durumda olan tüketicinin mevcut durumunu da ele alan Çoksöyler, “Ev kiraları ve ulaşım giderlerinde yaşanan artışlar geçen yıldan bu yana yüzde 100 hatta yüzde 300’leri buldu. Mevcut gelirlere eklenen zamlar, daha ilk ayda buharlaştı. Emekliler, ilk birkaç aylık rahatlamayı bile hissedemediler. Çok açık şekilde dile getirilmese de bu hale düşmemizin nedenlerin birisini de son 20 yılda ürettiğimizden çok tüketmemiz, oluşturuyor. Evler ve arabalar aldık, şimdi onları kullanacak aidat ve yakıt parası bulamıyoruz” ifadelerini kullandı.
“GELİR ADALETSİZLİĞİ ONARILMAZ BİÇİMDE AÇILDI”
Sabit gelirli olan vatandaşların, birkaç yıl önceki yaşam tarzımızı sürdürmeye çalışmalarının artık imkânsız hale geldiğine vurgu yapan Çoksöyler, “Bize bunları satanlarla, bizim aramızda doğan gelir adaletsizliği onarılmaz biçimde açıldı. Biz aldıklarımız için çektiğimiz kredilerin borçları ile boğuşurken onlar sınırsız zenginliğe eriştiler. En azında hükümet yetkililerinin bile artık saklamadığı ağır enflasyon koşullarının daha yıllar boyu devam edeceğini bilmemiz ve anlamamız gerekiyor. Tam bu noktada önceliklerimizi belirlememiz sınırlı gelirimizi alıp götüren safralardan arınmamız lazım” ifadelerine yer verdi.
“KENT TARIMI, BESLENMEMİZ İÇİN UMUT VERİCİ”
Son birkaç yıldır Antalya Büyükşehir Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin geliştirip uygulamaya koyduğu ‘Kent Tarımı’ kavramına da açıklamalarında yer veren Çoksöyler, “Söz konusu kavram, sürdürülebilir beslenmemiz için en ümit verici bir girişim olarak gözüküyor. Buna benzer bir şekilde bizler de bahçeli evimizin (eğer öyle bir evde yaşıyorsak) bir kısmını sebze üretiminde kullanabiliriz. Sabah kahvaltısı için bahçeden koparıp getirdiğimiz soğan, marul, maydanoz veya nenenin yerini hiçbir şey tutmaz. Hatta balkonda bir saksıda yetiştireceğiniz domates, biber, nane, fesleğen bir geleneğin devamını sağlar. Eğer kırsal alandan kopmamış iseniz bunu daha geniş boyutta değerlendirebilirsiniz. Tarlanız veya kiraladığınız alanda üretiminizi yapabilir veya Kent Tarımı sistemi içerisinde yer alabilirsiniz” dedi.
“SAĞLIKLI VE DENGELİ BESLENMEK AMACIMIZ OLMALI”
“Sonuç olarak varlığımızı devam ettirebilmek için bazı şeylerden fedakârlık yapmak zorundayız” ifadeleri ile çıkarımda bulunan Çoksöyler, ailenin sağlıklı ve dengeli beslenmesinin devamlılığı sağlamak için en önemli amaç olması gerektirdiğini dile getirdi. Çoksöyler, bireylerin ve toplumların varlığını sağlıklı bir biçimde korumaları gerektiğini sözlerine ekledi.
Duygu TEKİN