YOLCULUKTA VE KORKU HALİNDE NAMAZ (2)

YOLCULUKTA VE KORKU HALİNDE NAMAZ (2)

ABONE OL
Nisan 18, 2023 13:25
YOLCULUKTA VE KORKU HALİNDE NAMAZ (2)
10 Nisan 2023
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“En orta namaz” akşam namazıdır. Çünkü Kur’an, Arap dili ile indirilmiştir (Yusuf 12/2, Şûrâ 42/7). Arap dilinde gündüz, Güneşin doğuşu ile batışı arasındaki vakit, gece de Güneşin batışı ile doğuşu arasındaki vakittir[5]. Önce gündüz sonra gece gelir (Yasin 36/40). Günün ilk namaz vakti, Güneşin batıya kaydığı öğlen vaktidir (İsra 17/78). Akşam namazı, gündüzün bittiği ve gecenin başladığı vakitte kılınır. Ondan önce iki gündüz namazı olan öğle ile ikindi, ondan sonra da iki gece namazı olan yatsı ve sabah namazı kılınır. Bu sebeple “en orta namaz” akşam namazıdır.

Gelenekte, şer’î gündüz diye bir tanımlama yapılarak gündüz, imsak vakti ile başlatılmış ve sabah namazı, günün ilk namazı, yatsı da son namaz sayılmıştır. Bu tanım kabul gördüğü için ikindi namazının orta namaz olduğu konusunda neredeyse görüş birliği oluşturulmuştur[6].

Bakara 2/238. ayette geçen “namazlar = الصَّلَوَات” kelimesi çoğuldur. Arapçada çoğul, üç ve daha fazlasını gösterir. “En orta namaz” sözü, “namazlar” sözüne bir bağlaç ile bağlanmış yani atfedilmiştir. Bağlanan /matuf ile bağlanılan kelime /matuf’un aleyh birbirinden farklı olduğundan Türkçe açısından anlam şöyledir: “Namazları, bir de en orta namazı kılın!” Üçten sonra ortası olan ilk rakam beş olduğu için bu ayete göre de günlük namaz sayısı beş olur.

Ayetlerde öğlenin başı ve ikindinin sonu, kesin olarak belirtilmiş ama onları ayıran vakitten söz edilmemiştir. Aynı şey, akşam ve yatsı vakitleri için de geçerlidir. Bu sebeple öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı, birleştirilerek de kılınabilir. Abdullah b. Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur:

«Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine’de öğle ile ikindiyi akşamla yatsıyı birleş¬tirdi. Ne korku vardı, ne yağmur.[7]»

B- KORKU HALİNDE NAMAZ

Hiçbir namaz, vaktinin dışında kılınamaz. Bunun tek istisnası unutan veya uyuya kalanın namazıdır. Nebimizin bu konuda şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Kim bir namazı, unutur veya uyuya kalır da kılamazsa, onun keffareti /yapması gereken, hatırladığı zaman kılmasıdır[8].”

Unutma ve uyuya kalma dışında namazların kaza edileceğini gösteren tek bir delil yoktur.

Allah Teâlâ, yolcuya ve korku içinde olana kolaylık getirerek namazı vaktinde kılma fırsatı vermiştir. İki türlü korku vardır, biri genel korku, diğeri de yolculukta ortaya çıkan korkudur.

1- GENEL KORKU

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

حَٰافِظُوا۟ عَلَى ٱلصَّلَوَٰتِ وَٱلصَّلَوٰةِ ٱلْوُسْطَىٰ وَقُومُوا۟ لِلَّهِ قَٰنِتِينَ . فَإِنْ خِفْتُمْ فَرِجَالًا أَوْ رُكْبَانًا ۖ فَإِذَآ أَمِنتُمْ فَٱذْكُرُوا۟ ٱللَّهَ كَمَا عَلَّمَكُم مَّا لَمْ تَكُونُوا۟ تَعْلَمُونَ

Namazları ve en orta namazı düzgün ve sürekli kılın ve daima Allah’a içten boyun eğenlerden olun. Eğer korkarsanız (namazı) yürüyerek yahut binek üstünde kılın. Güvene kavuşunca Allah’ı, bu konuda bilmediğinizi size öğrettiği gibi zikredin.” (Bakara 2/238-239)

Allah Teâlâ burada bir korku tanımı yapmamıştır. Namazı, vakti içinde düzgün kılmaya engel bir korku ortaya çıktığında namaz, yürürken veya bir binek üzerinde kılınabilir. O sırada kişi, atını veya otomobilini sürüyor da olabilir. Kıble tarafına dönemiyorsa, kıbleye dönmeden kılar.

Ayetteki: “Güvene kavuşunca Allah’ı, bu konuda bilmediğinizi size öğrettiği gibi zikredin” emri, namazdaki zikrin nasıl yapılacağını Allah’ın öğrettiğini gösterir. O ayetler aşağıda gelecektir.

2- YOLCULUKTA DÜŞMAN KORKUSU

Yolculukta, düşmanların veya eşkiyanın saldırma tehlikesi ortaya çıkabilir. Böyle bir durumda kılınacak namaz ile ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَإِذَا ضَرَبْتُمْ فِي الْأَرْضِ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَنْ تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلَاةِ إِنْ خِفْتُمْ أَنْ يَفْتِنَكُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا، إِنَّ الْكَافِرِينَ كَانُوا لَكُمْ عَدُوًّا مُبِينًا.

“Yolculuğa çıktığınızda, kâfirlik edenlerin /ayetleri görmezlikte direnenlerin size saldırmasından korkarsanız, o namazı /yolculukta kıldığınız namazı, kısaltmanızda bir günah yoktur. Kâfirler, sizin açık düşmanınızdır.” (Nisa 4/101)

İnsan, bulunduğu yerden, ya başka bir yere gitmek ya da bir savaşa katılmak maksadıyla ayrılır. Kur’an, başka bir yere gitme maksadıyla yola çıkanlar için “darb fi’l-ard = ضرب في الأرض” sözünü kullanır (Bakara 2/273, Al-i İmran 3/156, Maide 5/106, Müzzemmil 73/20). Savaş için yola çıkan kişi müslüman ise, Kur’an’da bunu ifade söz, “kıtal fî sebîl’illah = قتال في سبيل الله

= Allah yolunda savaşma” (Müzzemmil 73/20) sözüdür. Eğer müslüman değilse, kıtal = قتال (Bakara 2/190) veya gazv = غزو sözlerini kullanır (Al-i İmran 3/156). Bunları dikkate almayanlar, Nisa 101, 102 ve 103. ayetlerin birbiriyle ilişkisini, bir şekilde kopararak zihinleri karıştırmakta ve namazın sadece savaş sırasında kısaltılacağı gibi Kur’an’a ve Nebimizin uygulamalarına ters bir sonuca varmaktadırlar.

Halbuki Nisa 101, 102 ve 103. ayetlerin, savaş için yola çıkmakla hiçbir ilgisi yoktur. Bu ayetler, yolculuk sırasında yolun düşman tarafından kesilmesi halinde namazın nasıl kılınacağı ile ilgilidir.

YAZIMIN DEVAMI YARIN


HIZLI YORUM YAP